14 Temmuz 2008 Pazartesi

Dünden bugüne vapurlar


“Değerli yolcularımız, şu anda okumakta olduğunuz yazı Hazine-i Hassa Vapurları İdaresi’nden, Şirket-i Hayriye’ye, Şehir Hatları İşletmesi’nden, İDO’ya dek uzanan İstanbul vapurlarının bir hikâyesidir. Sadece bir hikâye midir? Hayır! Aynı zamanda, birçok İstanbullu’nun hayatında yer alan önemli bir değerdir. Bitmedi! Aynı zamanda...”

Yaşı otuza yaklaşmış olan kuşak yukarıdaki spotu eminim ki tebessümle okumuşlardır. Fazla değil, bundan yaklaşık yirmi yıl önce, yani Şehir Hatları İşletmesi’nin henüz İDO’ya devredilmediği yıllarda, İstanbul vapurlarının vazgeçilmez unsurlarındandı seyyar işportacılar. Vapur kalktıktan bir iki dakika sonra sahne alır, iskele verilinceye kadar şovlarına devam ederlerdi.

Laflarının yarıda kaldığı, satışlarını yapamadıkları hiç görülmezdi. Zamanlamaları her zaman harikaydı. Söze, ‘değerli yolcularımız’ diye başlar, herkese iyi yolculuklar diledikten sonra çantalarından çıkarttıkları küçücük parçanın aslında hayatımızda ne kadar önemli bir eksiği kapatacağını anlatmaya başlarlardı. Anlardık...

Ardından ’eşantiyon’ faslına geçilirdi. Evdeki küçükleri sevindirmek için muhakkak bir kutu boya, öğrencilerin bayılacağı yazarken ışıkları yanan kalemler ve kadınların yüzlerini güldürecek çeşitli mutfak gereçleri çıkardı çantanın içinden. Her seferinde ‘bitmedi’ diye bir gümbürtü duyulurdu. Ve bitmezdi...

Bu arada, bulunduğunuz vapur Adalar ya da Yalova vapuruysa arkada çilingir sofralarını kurmuş, sohbetlerini dalgalarla coşturmuş bir grubun kahkahalarını duyardınız. Sadece vapurda birbirlerini gören üniversite öğrencilerinin nasıl keyifle pişti oynadıklarına şahit olurdunuz. İnsanların hayatlarında ‘vapur arkadaşı’ diye bir kavram vardı; bir sonraki seferde nerede kalındıysa oradan devam edecek olan...

Kola, fanta, ayran, gazoz, bir şey...Annelerin tüm diretmelerine karşın nedense, vapurda satılan her türlü yiyecek ve içecek çok lezzetli gelirdi küçüklere. Bunda garsonların coşkuyla ‘kola, fanta, ayran, gazoz, bir şey...’ diye bağırmalarının katkısı da büyüktü sanırım.

Ancak garsonların ‘bir şey’ derken neyi kastettikleri hiç bir zaman bilinmedi. Belki üzeri bol pudra şekerli Kanlıca yoğurdunu kastediyorlardı, belki de alkol servisini... Bundan yaklaşık elli yıl öncesine kadar sadece Paşabahçe, Fenerbahçe ve Dolmabahçe vapurlarına özel bir hizmet olan alkol servisi yapılırdı İstanbul sularına kadeh kaldırmak isteyenlere...

Daha da eski yıllara gidildiğinde, vapur yolculukları İstanbullular’ın ekonomik durumunun da en büyük göstergelerinden biriydi. Şöyle ki, vapurun arka kısmı 1. mevki, burnu 2. mevki ve en arka da lüks mevkiiydi. Ancak bu uygulama 60’lı yıllara gelindiğinde son buldu. Benim hatırladığım yıllardan kalansa vapurların, -şu anda olmayan- bodrum katlarıydı.

İşinden yorgun argın çıkmışlar için sıcacık, sessiz ve rahat bir uyku çekmek için ideal bir mekân olan bodrum katları, biz küçükler içinse esrarengiz, merdivenlerine yaklaşılması dahi yasak olan oyun salonlarıydı. Hülasa, İDO’ya ait hızlı feribotlarda bulunan oyun salonlarının henüz bilinmediği, vapurun bodrum katının merdivenlerine en çok yaklaşan çocuğun ‘korkusuz’ ilan edildiği, ‘kim daha cesur’ oyununun heyecanla oynandığı yıllardı. Oyuncağımızın 170 yıllık bir İstanbul değeri olduğunu bilmediğimiz yıllar...

Hazine-i Hassa Vapurları İdaresi’nden, Şirket-i Hayriye’yeTanzimat döneminin ardından Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomisinin gelişmesi, nüfusun her iki yakada da ikamet etmesine neden oldu. Önceleri, iki yaka arasında gidip gelen kayıklar, yerlerini 1837 yılında Rus ve İngiliz denizcilik şirketlerinin getirdiği vapurlara bırakmaya başladı. Dönemin deniz ulaşımından sorumlu olan kurumu, Hazine-i Hassa Vapurları İdaresi’nin de İstanbul Boğazı’nda vapur seferlerini başlatması ve kayıklara nazaran vapurların iki kat daha hızlı olması nedeniyle, vapurlar İstanbullular için vazgeçilmez oldu.

Hazine-i Hassa Vapurları İdaresi, 1843 yılında ‘Fevaidi Osmaniye’ adını aldı. Ancak, vapurların yanaşmasına uygun iskeleler olmadığı için kayıklar, bu kez açıkta bekleyen vapurlara yolcu taşımak için kullanıldı. Fevaidi Osmaniye devraldığı yirmi vapurla Boğaziçi’nden, Samsun, Varna, Selanik ve Trabzon’a seferler düzenliyor, Hümapervaz isimli vapuruyla da Boğaz sularında yabancı bandıralı vapurlarla rekabet ediyordu.

1851 yılına gelindiğinde, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk anonim şirketi olan Şirket-i Hayriye kuruldu. Vapurlar, özellikle yaz aylarında mesire yerlerine akın eden İstanbullular tarafından çok tercih ediliyordu. Şirketin kurulmasıyla birlikte, İngiltere’den, altmış beygir gücünde, ahşap tekneli, saatte 6 mil hız yapabilen, yandan çarklı yani buharlı, altı tane vapur getirildi.

Bu altı vapur aynı zamanda, vapurlarda kullanılan numara geleneğinin de başlangıcı oldu. 1 Rumeli, 2 Tarabya, 3 Göksu, 4 Beylerbeyi, 5 Tophane, 6 Beşiktaş. Şirketi-i Hayriye ilk vapur seferini 1852 yılında Üsküdar’a yaptı. Sonrasında güzergâhlar artırıldı, hatta İzmit ve Tekirdağ’a bile seferler düzenlenmeye başladı. Bu arada yandan çarklı (buharlı) vapurların yerini artık pervaneli (uskurlu), geniş salonlu vapurlar almıştı. Şirket-i Hayriye 1944 yılında Ulaştırma Bakanlığı’na devredildi. Uzun bir süre daha kullanılan vapurlar yerini zaman içinde daha modern ve konforlu vapurlara bıraktı.

Şehir Hatları İşletmesi’nin İDO’ya seyri2005 yılına kadar vapur seferleri Şehir Hatları İşletmesi’nin yönetiminde idi. 2005 yılına gelindiğinde vapur seferleri de İstanbul’a deniz otobüsü kavramını getiren İstanbul Deniz Otobüsleri Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin idaresine devredildi. Günümüzde, seksen iki gemi ve seksen üç iskelesi ile dünyanın en büyük araç ve yolcu deniz taşımacılık şirketi olan İDO, toplam otuz üç hatta yirmi beş deniz otobüsü, sekiz hızlı feribot, on altı araba vapuru, otuz iki şehir hatları yolcu vapuru ve Mavi Marmara Yolcu Gemisi ile İstanbullular’a hizmet veriyor.

Sanmıyorum ki, dünyanın hiçbir coğrafyasında bir ulaşım aracı insanların anılarında bu kadar yer edinsin. Eğer İstanbul’daysanız, vapurla bir Boğaz turuna çıkın, Adalar’a gidin veya Barış Manço Vapuru’yla Mehtap Gezileri’ne katılın. İstanbul sularını süsleyen vapurların keyfini, yudumladığınız çayınızla sürün. Vapurların yarenliğini görev edinmiş martılara muhakkak simit atın. Bu yolculuğunuz boyunca ‘vapur arkadaşınız’ onlar olacak. İstanbul’u sulardan seyre dalın.

Behice Özden

Kaynak: In İstanbul 6. sayı

0 yorum: